BLOG

Yeşil Kimya

Gelecek Nesillere Yaşanabilir Bir Dünya Bırakmak İçin Çalışıyoruz . Çünkü çocuklarımıza kalacak tek bir dünya var!


TEMMUZ 09-2025

Yeşil Kimya Nedir?

Yeşil kimya; kimyasal ürünlerin ve süreçlerin, çevreye olan olumsuz etkilerini en aza indirecek şekilde tasarlanmasını hedefleyen sürdürülebilir bir yaklaşımdır. Bu disiplinin temelinde, önleyici bir bakış açısı yer alır: “Kirliliği oluştuktan sonra temizlemek” yerine, en başından kirliliği önlemek esastır.

Geleneksel Yaklaşım: “Önce üret, sonra temizlersin.”
Uzun yıllar bu anlayışla hareket edildi. Daha fazla üretim için daha çok kimyasal kullanıldı. Bu yaklaşım; su kaynaklarının kirlenmesine, havanın kalitesinin bozulmasına ve toprağın verimliliğini yitirmesine neden oldu. Sonuç olarak yalnızca doğa değil, insan sağlığı da ciddi şekilde etkilendi.

Yeşil Kimya Yaklaşımı: “Önce doğayı koru, üretimi onunla birlikte şekillendir.” Bugün artık daha az kaynakla daha fazla üretmenin mümkün olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Atık oluşmadan üretim yapılabiliyor; bitki bazlı hammaddeler ve doğada çözünebilen alternatiflerle hem çevre korunabiliyor hem de rekabetçi olunabiliyor. Yeşil kimya, sadece Ar-Ge ekiplerinin, üretim sorumlularının ya da çevre mühendislerinin değil; satın almadan pazarlamaya, üst yönetimden saha çalışanlarına kadar tüm paydaşların ortak sorumluluğudur.

Bu yaklaşımın temelini oluşturan 12 ilke, sürdürülebilir üretim anlayışını somut adımlarla yönlendirir. Doğaya saygılı, insan odaklı ve geleceği önceleyen çözümler için yeşil kimya artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.

 

YEŞİL KİMYA’NIN 12 ALTIN İLKESİ

  • Kirliliği oluşmadan önleyin:
    • Hedef, temizlik değil; baştan itibaren temiz üretim olmalıdır. Zararlı atıkları süreç sonunda bertaraf etmeye çalışmak yerine, üretim süreci atık oluşmayacak şekilde tasarlanmalıdır. Örneğin; metal işleme sıvılarında paslanmayı önleyen katkı maddeleri sayesinde hem korozyon engellenir hem de atık miktarı önemli ölçüde azaltılır.
  • Atom ekonomisine dikkat edin:
    • Kullanılan hammaddenin her bir atomu nihai ürüne katılmalı, israf edilmemelidir. Amaç; yüksek verimle üretim yapmak ve minimum atık oluşturmaktır. Örneğin, bir kimyasal üretim sürecinde %60 verimle çalışan bir yöntem yerine, %95 verim sağlayan süreçler tercih edilmelidir. Bu yaklaşım hem kaynak kullanımını optimize eder hem de çevresel etkileri azaltır.
  • Zararlı kimyasallardan uzak durun:
    • Kullanılan maddeler, mümkün olduğunca toksik olmayan ve güvenli bileşenlerden seçilmelidir. Petrol bazlı çözücüler yerine biyolojik bazlı, doğa dostu çözücüler tercih edilmelidir.
  • Güvenli ürün tasarımı yapın:
    • Kimyasal ürünler yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda çevre ve insan sağlığı açısından da güvenli olmalıdır. Örneğin, korozyon önleyici etkisi yüksek ancak cilt tahrişine yol açmayan katkı maddeleri bu yaklaşımı yansıtır.
  • Daha az ve daha güvenli çözücüler kullanın:
    • Uçucu, yanıcı ve toksik solventler yerine daha güvenli alternatifler tercih edilmelidir. Su bazlı veya ester bazlı çözücüler, bu alanda iyi birer örnektir.
  • Enerji verimliliğini artırın:
    • Kimyasal reaksiyonlar, mümkün olan en düşük enerjiyle gerçekleşecek şekilde tasarlanmalıdır. Düşük sıcaklık ve basınçta çalışan prosesler, enerji geri kazanımı sistemleri ve yenilenebilir enerji kullanımı önceliklendirilmelidir. Oda sıcaklığında çalışan enzimatik reaksiyonlar bu ilkeye uygun örneklerdendir.
  • Yenilenebilir kaynakları tercih edin:
    • Kullanılan hammaddeler, doğada kendini yenileyebilen kaynaklardan seçilmelidir. Örneğin, bitkisel yağlardan üretilen baz yağlar bu anlayışı destekler.
  • Gereksiz ara işlemlerden kaçının (Türevleme yapmayın):
    • Ekstra işlem adımları; daha fazla zaman, enerji ve atık anlamına gelir. Koruma, ayırma veya yeniden işleme gibi fazladan aşamalardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Bu nedenle tüm adımların tek bir kapta gerçekleştiği “tek potlu” (one-pot) reaksiyonlar tercih edilmelidir.
  • Katalizör kullanın:
    • Katalizörler, daha az enerji ve daha az hammadde ile daha yüksek verimlilik sağlar. Çevreye duyarlı bir örnek olarak, ekipman aşınmasını azaltmak amacıyla asit yerine enzim kullanımı tercih edilebilir.
  • Ürünler çevrede kolayca bozulmalı:
    • Kullanım sonrasında doğada birikmeyen, biyolojik olarak kolayca parçalanabilen ürünler önceliklendirilmelidir. Biyo-bozunur hidrolik yağlar bu ilkeye uygun örneklerdendir.
  • Gerçek zamanlı süreç kontrolü yapılmalı:
    • Kimyasal süreçler, zararlı yan ürünler oluşmadan önce izlenmeli ve gerektiğinde anlık müdahale ile optimize edilmelidir. Reaksiyonun her aşaması, proses parametreleriyle birlikte dikkatle planlanmalı; örneğin pH, sıcaklık ve emisyonlar online sensörlerle sürekli takip edilmelidir.
  • Kaza riski düşük tasarımlar yapılmalı:
    • Kimyasal süreçler, yangın, patlama veya zehirlenme gibi riskleri en aza indirecek şekilde tasarlanmalıdır. Bu kapsamda, uçucu solventler yerine daha güvenli olan düşük buhar basıncına sahip çözücüler tercih edilmelidir.

Neden Artık Yeşil Kimya Bir Zorunluluk?

  • Kimyasalların çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri, özellikle kanser gibi ciddi hastalıklarla doğrudan ilişkilendirilmektedir.
  • Günümüzde satın almacılar, müşteriler ve yatırımcılar yalnızca “ne kadar ürettiğinize” değil, “nasıl ürettiğinize” odaklanıyor.
  • Çevreyle ilgili yasal düzenlemeler artık bir tercih değil, uyulması zorunlu kurallar hâline geldi.

Ve en önemlisi; üretimin sonunda yalnızca bir ürün değil, aynı zamanda bir iz bırakıyoruz.
Bu iz; tercihlerinize göre ya doğaya nefes olur ya da geri dönüşü zor bir zarar...

 
"Diğer Blog Yazılarımıza Hemen Buradan Göz Atın!"
 
 

E-BÜLTENİMİZE ABONE OLUN

“E-Bültenimize Abone Olun Ve Güncellemeleri Kaçırmayın!”

Şimdi Abone Ol

BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİN

Bizimle İletişime Geçin Ve Sorularınızı Yanıtlayalım!”

Şimdi İletişime Geç